Ağır adımlarla basamakları adımlarken, kafasını kaldırıp gökyüzüne doğru baktı. Yıllar onu yıpratırken apartmanı nasıl etkilemediğini düşündü. Kapının önüne geldiğinde sağ tarafındaki zillere dokundu. Kendini çağa uydurabilmek daha doğrusu kaptırmak sanırım böyle bir şeydi. Yenilenen bir yüz, ışıklı ziller buna rağmen dökülen sıvalar ve aynı insanlar...
Zillerde tanıdık isimler aradı. Kapıdan çıkan gence gülümsedi ama kafasını kaldırmadığı için karşılık bulamadığı tebessümünü de yanına alarak kapı kapanmadan içeri girdi.
Sağ köşede Tekir'i aradı ama bulamadı. Eskiden çiceklerin süslediği duvarın boşaldığını yerine askeriyedeki gibi resmi bir dille yazılmış kuralları gördü, altına iliştirilen yönetici adının kocaman puntolarını farkettiği gibi. Yan taraftaki panoya göz atarken insanların birbirleriyle burdan haberleştiğini, hatta yöneticiye birbirlerini şikayet ettiklerini gördü. Orwell ütopyasını yazarken gerçek olabileceğini düşünmüş müydü diye geçirdi içinden.
Sağ köşede Tekir'i aradı ama bulamadı. Eskiden çiceklerin süslediği duvarın boşaldığını yerine askeriyedeki gibi resmi bir dille yazılmış kuralları gördü, altına iliştirilen yönetici adının kocaman puntolarını farkettiği gibi. Yan taraftaki panoya göz atarken insanların birbirleriyle burdan haberleştiğini, hatta yöneticiye birbirlerini şikayet ettiklerini gördü. Orwell ütopyasını yazarken gerçek olabileceğini düşünmüş müydü diye geçirdi içinden.
Asansörü kullanmaktansa merdivenleri tercih etti. Her kat başka hayat demekti. Çıktığı her katla geçmişe biraz da yaklaşmak aslında... Kapıların önünden geçerken duyduğu seslerin kafasında oluşturduklarını geri plana atmaya çalıştı. Beşinci mi yedinci kat mıydı karıştırdı. Hatırlayamadı, bunu farkettiğinde ise utandı. Beşinci kattan ses gelmeyince yediye doğru yöneldi.
Altıncı kattan sadece iki basamak uzaklaşmıştı ki ışık söndü. Geri dönmek zorunda kaldı. Dikkatli adımlar atarak merdivenlerden indi. Her şey değişmişti tıpkı ışıkla zilin yeri gibi...Bombanın kablosunu kesicekmiş gibi gözlerini kapattı, yüzünü kıstı ve bastı. Bir süre ses gelmeyince gözlerini açtı ve kendini karşılayan ışığa gülümsedi.
Kendini gören biri olsa ne komik olurdu diye düşündü. Merdivenlere devam etti. Yedinci kata geldiğinde anlamlandıramadığı bir yabancılık duygusu hissetti. Sanki hiç burda olmamıştı. Alt katta yerini öğrendiği sağ taraftaki zile doğru elini uzattı. Çalamadı. Durdu bekledi. Sonra burda hiç olmaması gerektiğini düşündü ve geri döndü.
Altıncı kata geldiğinde yine ışık söndü. Cimri yöneticinin işi diye geçirdi içinden şunların sürelerini biraz daha uzatsalar olmaz sanki... Daha önce bastığı düğmeye dokundu. Her yer aydınlandı. Aydınlandı aydınlanmasına da tüm apartman bu kadar yabancıyken burası fazla tanıdık geldi. Halbuki sekiz kattaki onaltı daire gibi beyaz boyalı tahta kapısı, pirinç tokmağı ve küçük bir deliği olan sıradan bi kapıydı. Biraz daha bakındı çevresine. Aslında ışığın sönmesini bekledi. Karanlıkta farkına varmadan zil' e giden parmaklarını ışığa yöneltirken, ne kadar unutkansın diye söylendi. Ve merdivenlere doğru yöneldi...
Çamaşır suyunun boğazını yakan acımasız kokusundan bir an önce kurtulmak istercesine açtı apartmanın cam kapısını. Kocaman bi nefes aldı üzerine. Aldığı nefes çamaşır suyundan mıydı, yoksa geçen yıllara rağmen yüzleşemediği kendisine dair miydi bilemedi...
Apartmanın önündeki basamaklardan inerken dönüp tekrar baktı cam kapıya, derin bir nefes daha aldıktan sonra hızlıca indi merdivenlerden ve arkasına bakmadan yolda kayboldu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder