9 Nisan 2011 Cumartesi

'zil' e dair

     "Tamam Tekir yemeğini vericem ama azcık sabırlı olsan diyorum. Yaşlandıkça herkes, her şey daha mı az tahammül edilir oluyor acaba?"
     Bu soğukta balkonda yemeğini ayarlamak ne kadar zordu. Dün yağabilecek her şey yağmış geriye soğuğu ve sisi kalmıştı. Karşı caddedeki ağacın çiceklerini soğuğa kurban edeceğini düşününce üzüldü.
     Apartmanın merdiveninde birini gördü. Ne kadar da o gibiydi... Sisin lanet günü bulandırmasına söylendi. İçindeki kıpırtıların farkına vardı, durdurdu kendini  "Burda değil o biliyorsun. Hayallere kaptırma kendini..."
     Kediye mamasını verip yerine geçti. Sehpanın üzerindeki kahvesinden bir yudum aldı ve okunmaktan yaprakları sararmış kitabına geri döndü. Tek bir paragrafı okumak için harcadığı zamana şaşırdı; bir türlü odaklanamıyor, anlayamıyordu. Zaten elleri de hala ısınmamıştı. Ayracı kitabın arasına koydu, koltukta daha dik oturdu birazdan kalkmanın planları yapar gibi. Sonra omuzları çöktü, geriye yaslandı. Kitabı tekrar eline aldı...Tekir ayaklarının dibinde dolanırken çarptığı sehpayı deviriverdi. "Ah be yaşlı kedi yaptın yine yapacağını..."
     Mutfağa ilerledi bez almak için. Antreden geçerken apartmanın ışığının yandığını gördü. Gülümsedi ,yönetici şunun süresini uzatsa ne iyi olacak diye düşündü. Uzandı delikten bakındı siyah saçları ve siyah ceketi gördü. Apartmanın girişinde gördüğü adamdı. Mutfaktan bezi alıp geri dönerken yeri silmeyi bir süre erteleyebileceğini düşündü. Delikten merdiveni izlemeye koyuldu. Biraz bekleyecekti, elbet geri dönerdi. Onbeş dakika içinde dönerse aklı da kalbi de cevabını alırdı. Yok eğer dönmezse yanlış kişi demekti yapıcak bişi yoktu...
     Bekledi, bekledi.. Gelen yoktu. Tam vazgeçmişken ışık söndü ve tekrar yandı...
     Elindeki bez yere düştü... Birbirlerine ne kadar yakındılar. Aralarında sekiz kattaki onaltı dairenin beyaz yağlı boyalı pirinç tokmaklı tahta kapısından başka bir şey yoktu. Tabi bir de onu izlediği minik delik...Demek geri dönmüştü...
     O kapıya bakıyordu, delikteki kahve göz ise O'na. Duruyordu, eli kapıda zilin sesini duymayı hayal ediyordu. Derken tekrar ışık söndü. Işığı yakarken umutla zilin çalmasını bekledi. Duyduğu ses, zil değil mırıldanmaydı. Sonra kapıya tekrardan baktı ve merdivenlere yöneldi. Kalakalmıştı kapıda. Koşarak cama doğru giderken Tekir'in devirdiği sehpaya takıldı. Tekmeleyerek itekledi, kaçırmaktan korkuyordu. Dönüp bakarsa belki  beni görür diye umut ediyordu. Belki her şey farklı olurdu...
     Çıkması oldukça zaman aldı. Basamaklardan koşarcasına indi. Ve ardına bakmadan uzaklaştı geri dönmekten korkarcasına ardına bakmadan uzaklaştı. Tıpkı daha önce yaptığı gibi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder