camın sığınağında otururken, çoğu zaman dışarda; yağmurda ıslananları farketmezdin..
tıpkı beni fark etmediğin gibi...
halbuki ben; gözümü sana dikip, buğulu camdaki yansımandan sana dair fikirler üretirdim.
sınır tanımadığım aklım, her seferinde cesaretlendirirdi beni.
mevsim kıştı bahardı yazdı... mevsim önemli degildi.
yağmur yağardı ve her yağmur sana dair kafamdaki fikirleri değiştirirdi.
sonra bi gün o buğulu camdan sıkılıp, elini cama değdirdin..
örtüyü araladın...aslında sadece baktın...
seni gördüm...
senin de beni gördüğünü hayal ederek...
hayallerin gerçekleşeceğine dair kocaman bi umut besleyerek...
...
umudun gerçekleşebileceğine dair bi öngörü besliyorum şimdi içimde
yavaşça büyütüyorum onu içimde,
senin izin verdiğin kadarını görmek için bekliyorum yağmurun altında...
aslında camdaki buğuyu silmenden başka bişi istemiorum...
şimdilik bana bakan iki buğulu gözle yetinmeyi biliyorum.
tıpkı buğunun gözünde değil, camda olduğunu bildiğim gibi...
çoğu zaman sadece yazmak istenir düşünülmez neden niye nasıl.işte o anları hep yanımda tutabilmek, hatırlayabilmek için kilitli bir günce akıl defteri...
19 Haziran 2011 Pazar
3 Haziran 2011 Cuma
fesleğenli kahve
baharın geldiğini nerden anlarız?
havanın ısınmasından mı? anlamsız yağıp sonra peşinden gökkuşağını sürükleyen yağmurdan mı?
ışığını içine alan bünyelerin parıldamalarıyla daha enerjik olmasından mı?
mevsimleri önemsemeden midelerde uçuşan kelebeklerden mi?
güneşin denize dönen yüzünü görmesini bekleyen hafif meltemden mi?
final stresinden ya da yaz planlarından mı?
ya da tüm kış içini ısıtan kahvenin sıcaklığının artık odalara sığmaz olup, sıcaklığını dışarı çıkarmak için yakınmasından mı?
eğer böyle düşünenlerdenseniz, güneş sinyalini verip nöbetini bahar akşamına devrettiğinde (ki izmirde yaşıyorsanız bahar akşamı aynı zamanda yaz akşamı da demektir ve bu şehrin keskin çizgileri hiç olmamıştır.) rüzgar kendine bir yardımcı seçer etkisini daha kuvvetli, daha hissedilir kılmak için...
tek baharlık fesleğen…
neyin ne zaman yapılması gerektiğini en iyi bilenlerdendir o. tıpkı mevsimin fesleğen habercisi olduğu gibi.
günün yorgunluğunun çıktığı anlarda minik bir dokunuşa en pahalı kokularla yarışabilecek gizini paylaşıverir sizinle…
an’ı yoğun yaşamanın etkisinden olsa gerek, kısa ömürlüdür. burunda minik çağrışımlar yaparak kaybolma vaktine kadar gizemini anlatır herkese…
bi de yetinmeyi bilmeyenler vardır…
ben gibi…biz gibi..aslında hepimiz gibi...
sevdiklerimizin hep bizimle, yanımızda hissedilebilir olmasını isteyenler…
sevdiklerimizin hep bizimle, yanımızda hissedilebilir olmasını isteyenler…
onlar, bu kokuyu her daim hatırlamak için belki de
içlerinde kocaman bi dilek büyütürler...
içlerinde kocaman bi dilek büyütürler...
hatrının kırk yıla bedel olduğu kahvenin
içine atılan tek dal fesleğenle
kırk yıl değil ama
bi sonraki bahara kadar yetmesi dileğiyle..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)