uzun süredir yeni yazı yazmıyormuşum. ordaki "mış" tam da da türkçe kitaplarında bahsedilen rivayet edilen zamana ait olan ek...
ve malum bir şey çok kişi tarafından söylenirse kesin doğrudur!
ve malum bir şey çok kişi tarafından söylenirse kesin doğrudur!
kaleme dokunduğumda bahaneler uydurup, geri bırakıyorsam, iki cümle yazmaktansa yapabilecek bir çok şey bulabiliyorsam; yanlış zaman demektir.
yanlış zaman, yanlış an... en azından benim için.
zaman zaman 2 cümle geçiverir aklımdan, ne kadar inkar etsem de yavaş yavaş farketmeye ve kabullenmeye başladığım gerçek "mükemmeliyetçilik". otokontrol durumda olduğu için zorlanmadan devreye girer.."olmadı en iyisi vazgeç" tıpkı her seferinde mükemmel diye bir şey yoktur dediği gibi. bu cümleden varmam gereken nokta ikisinin de gerçeği yansıtmadığı gerçeği midir?
bilemedim...
neden ararken yazmak için, konuşmak için, bir çok şeye başlamak için, olmuyor dediklerimiz için, çevremizdekiler için... kendinden daha çok düşündüklerin için... bulamadığın ya da bulduğunu sandığın işe yaramayan nedenlerin için; derinlerde başladığın yola daha derinde olduğu farkederek devam ettiğin ve tekrar düşünmek zorunda olduğun gerçeğiyle yüzleştiğinde..aradığın gibi... yeniden ve yine... minik bir ışık, bir ışık daha...
ışıklara tutunursun, tutunduğun her ışık, kibrit çöpünden; har'lı bir hıdrallez ateşine döndüğünde içinde o çoşkuyu yaşarsın. taa en derinde... bir yandan da biteceği korkusunu taşıyarak içinde...
hep merak ederim aslında insanlar güzel şeylerin bitebileceğine dair, korkular ya da kaygılar yaşamazlar mı; minicik de olsa kuytuda, pusuda, derinde...
gökyüzüne bakıp yalnız mıyım diye düşünür dururdum. ne kadar çok sorguladığıma kızardım bi yandan da... kendimi, çevremi, her şeyi... sonra öğrendim ki yalnız değilim...
bir çok insan benzer korkuları yaşarmış.tek farkımız insanlar üçe ayrılırmış;
ne yazık ki bu gerçeğin farkında olanlar, arada farkına varıp yok sayanlar geri geldiğinde ise başa çıkamayanlar, aslına hiç farkına varmayıp " hepimiz bir toz bulutuyuz " diyenler. toz bulutları... sizi de seviyorum... omo kıvamındaki " farkındalık güzeldir " dedirtiyorsunuz bana.
neyse sönen ışıkların arkasından, yaşanılan kararsız günlerin ardından, ışığın temelini ve kaynağını öğrenmenin gereğine vardım. temelde olabilecek hataları düzenlemeden ve dolayısıyla düzeltmeden yola devam etmenin gereksizliği ve zorluğundan olsa gerek.
edindiklerimle yeni bir ışık yarattım kendimce; avucumun içinde tüm nefeslerden, tüm gözlerden sakınıyorum onu...bir gözün nerelere uzanabileceğini gördüm çünkü ben..
tek istediğim gittikçe parlayan "ışığının" sönmemesi...yavaş yavaş ateşinin azalabileceğini ama körüklendikçe kimsenin onu durduramayacağını öğrenmesi ve farkedilenleri farkedebilir duruma gelmesi...